12 Haziran 2010 Cumartesi

ÇİNGENELER




















HEP EZİLEN,ÖRSELENEN,DIŞLANANVE ÖTEKİLEŞTİRİLEN ve BAŞKALIKLARIN HALKI ‘’ROMANLAR’’

Nicelerin kesici ve gaspçı gibi sıfatlarla anılırlar.Fakat kimse bilmez ki içlerinde ne cevherler ne sevgiler ne müzikler ne renkler vardır.Ortaya çıkışlarından bu yana bir devlet bile kuramamış olan Romanları inceleyelim.

Öncelikle Romanların tarihi ve çıkış noktalarını ele alalım.

Romanlar yani halk dilinde Çingenelerin ilk çıkış noktası olarak Hindistan’ın Pencap bölgesi kabul edilir.Daha sonra 1050 yılında İran ve Anadolu üzerinden Dünya’ya yayılmışlardır.Bundan 100 yıl önce Bizanslılar athinganoi ismini vermişlerdir.Bu isim dokunulmaz demekti ve belki de Romanların kaderi bu isim verildikten sonra çizilmiştir.Bu isim kulaktan kulağa yayıldıktan sonra Romanlar her gittikleri yerde bu anlamı taşıyan isimler almışlar ve hep böyle anılmışlardır.Kimileri Zigeuner dedi kimileri Cigani kimileri Çingene...

Romanlar göçebe bir hayat sürdükleri için bu dönemde insanlar yeni gelen bu insanlardan hep çekindi.Çünkü Romanların kaybedecek bişeyleri yoktu.Bu yüzden en özgür insanlar onlardı.Aynı zamanda kimse onları kabullenmedi.Birlikte hiç iş yapmadılar,akrabalık kurmadılar,kız alıp vermediler.ama Romanların en önemli özelliklerinden biri onları el işlerindeki hüneriydi.Gittikleri yerde belki dışlandılar belki horlandılar ama onlar gittikleri yerlere hep bir şeyler bırakarak gittiler.Kimse onlara insan gözüyle bakmadı.Çingeneler bu durumdan kurtulmak içiçn bir çok yol denediler. Çingeneler konuştukları dillerin birinde insan anlamına gelen ‘’ROM’’ dediler kimi zaman yalvararak kimi zaman gözlerinin içine bakarak haykırarak ‘’Biz Çingene değiliz biz insanız ‘’ dediler.Bu durumdan kurtulmak için kendi benliklerinden bile vazgeçmeyi hiçe saymayı kabul ettiler.Tarihin en eski zamanlarından bu yana Çingeneler zanaatla geçimini sürdürmüşlerdir.İnsanlar tarım ve hayvancılığı öğrendikten sonra toplayıcılığı bırakıp yerleşik hayata geçmişlerdir.Fakat Romanlar bu yolu tercih etmeyip toplayıcılığa devam etmişlerdir.Bu da zaman geçtikçe güç olmaya başlamış.Çünkü yerleşik hayata geçenler toprağını korumak adına Romanları topraklarından uzaklaştırmışlardır.

Çingenelerin rengi, müziği , giyimi,dansı,yemesi içmesi,meslekleri

Romanların rengi

Romanların sanıldığı gibi belli bir rengi yoktur.Kimisi sarışın kimisi esmer kimisi kumraldır.Sürekli göç halinde oldukları için yerleşik bir Roman dili yoktur.Gittikleri bölgelerin dilini konuşur onlar gibi giyinirler.

Giyim tarzı

Bütün çağlar boyunca Çingenelerin genellikle yoksul görüntülü giysiler giydikleri bir gerçektir.Çingene tarihinde ne kadar geriye gidilirse gidilsin,onların hiçbir zaman gösterişli kıyafetler giydiğine rastlanılmamaktadır.Daha ziyade sağdan soldan topladıklar eşyaları kullanmakta,bunun neticesi olara Çingenelerin giyim ve kuşamlarında , zaman ve yöreye ilişkin biçimlerin ortaya çıkmaktadır.Çingenelerin diğer insanlardan ayıran en önemli özelliklerinden biri de giyim-kuşamlarıdır.Çingenelerin özellikle kadınların canlı renkler seçmesi söz konusudur.Giysilerinde pembeye daha fazla ağırlık verirler.Ayrıca kırmızı rengin Çingeneler için ayrı bir önemi vardır.Çingeneler kırmızıyı uğur getirici renk olarak kabul ederle.Giysilerinin de özellikle çiçekli motifleri tercih ederler.

Müziksiz yapamayan ırk

Müzik,Çingene hayatının ayrılmaz bir parçasıdır.Dünya’da Çingeneler üzerinde yapılan araştırma doğrultusunda ulaşılan kanaat hiçbir etnik grubun Çingeneler kadar müzik zevki ve kabiliyeti olmadığı doğrultusundadır.Çingenelerin geleneksel ensturmanları davul ve zurnadır.Bütün Dünya’ da Çingenelere genellikle eğlendiricilik rolü verilmiştir.Onlarda bu rolün hakkından kolayca gelmişlerdir.Bunun için oluşturdukları kuralsız,uyarlama ve yorumlama yetenekleri sayesinde müziklerini geliştirmişlerdir.Bu zor hayat koşulları içerisinde müzik, Çingenelerin ruhuna üflenmiş bir yetenek gibirdir.Müzik Çingeneler için tutkuların en büyüğü olmuştur.hele bir de bunu bir meslek haline getirerek sürekli yaptıkları iş olarak benimsemelerini sağlamışlardır.

Türkiye Çingeneleri, dans ve dansözlükte kendilerini kabul ettirmişlerdir.Özellikle Çingenelerin geliştirdikleri ‘’Roman Oyun Tarzı’’ büyük bir beğeni toplamıştır.Yediden yetmişe tüm Çingeneler bu oyunu bilmektedirler.bir Çingene düğününde çalgıcılar da dahil olmak üzere , düğüne iştirak eden bütün insanlar aynı anda oynamaktadırlar.Bu oyun ;oldukça kıvrak ve hareketli figürlere sahiptir.Bel, kalça, bacak ve ayakaların ustalıkla kullanılması gereken ritmik bir danstır.Dansözlükte Çingene kızlarının mesleği haline gelmiştir.

Yemek alışkanlıkları

Romanların gıda stoku yapma gibi bir alışkanlığı yoktur.Hazırda ne varsa onu yerler yarını düşünmezler.Bolluk içinde yaşaya bilecekleri gibi yoksullukta da yaşayabilirler.Romanların içecekleri arasında hiç kuşkusuz alkol de gelmektedir.Bu durum öyle bir hal almıştır ki aralarında içki içmeyenlere adam bile yerine bile koymazlar.Özellikle düğünler , bayramlarda ve her türlü eğlence ortamında su yerine alkol kullanılmaktadır.Ayrıca erkeklerin bir çoğu eve alkolsüz gelmemektedir.Türkiye’deki hemen her Roman ailesinin reisi eve bir şişe içkiyle gelmektedir ve kazancının büyük bir çoğunluğunu burada harcamaktadır.Günlük kazanıp,günlük yiyen Romanlar kazancı çoksa o gün mutlaka rakı alırlar.Yeterli seviyede kazanamadıysa bu durumda da en ucuz şarap veya bira almaktadırlar.Kontrolsüz alkol tüketimi neticesinde pek çoğunun ileri derecede alkol bağımlısı olduğu görülür.Ayrıca uyuşturucu da alkolün etkisiyle kullanılır.bu sebeple kendini jiletle doğramış bir çok gence rastlanmaktadır.

Meslekleri

Romanların yaşamının bir çok alanında görüldüğü gibi mesleklerinde de gelenekleri hakimdir.Çeşitli bilgilerle donatılmış olarak nalbantlıkla birlikte ,kalaycı,bakırcı,oymacı,sepet örücüsü ve müzisyen olarak hayatlarını idame etmektedirler.Günümüzde ise değişen şartlar altında bazı Romanlar mesleklerinin yok olduğunu kabul etmektedirler.Mesela kalaycılık,bakırcılık,şifacılık gibi çağa ayak uydurmayan meslekler kaybolmaya mahkum olmuşlardır.Bu sebeple bu meslekler artık çok Roman tarafından icra edilmektedir.Müzik ile para kazanmaya çalışan romanlar ise gittikleri her yerde dinleneceklerini bildikleri için bu mesleği asla bırakmamışlardır.Aynı zamanda oyunculuk veya dansözlükte aralarında revaçta olan mesleklerdir.Günümüzde bohçacılık,falcılık ve dilencilik gibi mesleklerde yapılmaktadır.Türkiye’deki Romanların tahsil seviyeleri çok düşük olduğu için doktor,öğretmen,mühendis gibi tahsil gerektiren mesleklerin çıkması zorlaşmaktadır.

Türkiye’deki Romanların ikamet ettikleri yerler

Güçlü gelenek, katı "batıl inanç"larına ve de Çingene olmayanların ön yargılarına maruz kalmalarına rağmen, Roamnalar kendi geleneklerini ve yaşam biçimlerini büyük ölçüde muhafaza edebilmiştir. Lâkin uzak mahaldeki bir Çingene hayatıyla, göçebelikteki arasında bir takım farklılıklar da oluşmuştur. Uzak mahallerdeki Çingene topluluk ve kültürel hayatları, kendi çevrelerinin oluşturduğu normlara uymaktadır.


Türkiye'deki çingeneleri yerleşik ve göçer olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür.

Yerleşik Çingeneler, genelde şehir varoşlarında baraka türü veya oldukça kötü evlerde hayatlarını sürdürmektedir. Onların yerleşik hayata geçmiş olanlarının çoğu meslek sahibidir. Özellikle müzisyenlik, demircilik, hurdacılık, seyyar satıcılık, hamallık, ayakkabı boyacılığı gibi düşük seviyeli işler genellikle yerleşik romanlar tarafından icra edilmektedir. Her ne kadar yerleşik Romanlardan çoğu düzensiz, sağlıksız varoş tipi evlerde yaşasalar da, onlar arasında düzenli şehir hayatına geçmiş olanlarını da görmek mümkündür...

Çingenelerin genellikle aynı mekanlarda kümeleşerek yaşamalarında, hayatlarını kolaylaştırıcı pek çok unsurun bulunması önemlidir. Her şeyden önce Çingene kültürünün devam ettirilmesi için önemlidir. Bunun yanı sıra çok çeşitli gürültü, patırtı ve kavga durumlarında, hiç bir Çingene diğerinden rahatsız olmamaktadır. Özellikle bazı şehirlerdeki Çingene mahallelerine güvenlik güçleri dahi girememektedir. Böyle olunca bu yerler, Romanların her türlü suçun akabinde kendilerini güvenlikte hissettikleri mekanlar olmaktadır
Seyahat Çingene kültürünün muhafazası, akrabalık ilişkilerinin canlı tutulması ve geçimin daha kolay temin edilmesi gibi ana sebeplerden kaynaklanmaktadır. Zira Çingeneler geleneklerine ve göreneklerine çok bağlı bir topluluktur. Gittikleri her yerde geleneklerini muhafaza etmişlerdir. Bir çok ülkede çeşitli şiddetlere maruz kaldıkları halde yine geleneklerinden taviz vermemişlerdir.


Göçebe Çingenelerin, yerleşiklere nazaran daha varlıklı olduklarını tespit etmiş bulunuyoruz. Altlarında son model minibüs veya otomobil olan göçer Çingeneler, yokluk sebebiyle göç etmemektedir, aksine onlar yaşam biçimleri ve gelenekleri olduğu için göçetmektedirler.

Türkiye'deki çingenelerin göçebeliği, daha ziyade ticari göçebelik yapısına uygundur. Özellikle onlar seyyar pazarlamacılık, horoz dövüştürme, hurda toplayarak naylon ev eşyaları alma ve bunları pazarlama yoluyla göçlerini sürdürmektedirler.

Türkiye’deki Roman haritası

Dünya’nın en renkli göçebe toplulukları Anadolu’nun dört bir tarafına yayılmışlardır.Türkiye’de en yoğun bulundukları bölgeler Trakya,Tekirdağ,İstanbul,Çanakkale,Adana,Antalya,İzmir,Düzce,Bursa ve Kırklareli gelir.Özellikle İstanbul’da Sulukule ve Kasımpaşa romanlarıyla ünlüdür.İzmir’de ise Konak,Torbalı,Tepecik ve Kadifekale çevresinde toplanmıştır.Adana’ da ise Hürriyet mahallesi etrafında toplanan romanlar bulundukları yerde farklı isimlerde anılıyor..Fakat Romanların yerleşik ve toplu bir şekilde bir şehirde bulunmuyorlar.Bulundukları şehir de ise hep Roman mahallesi sınırlarında içinde yaşarlar.Türkiye’ de yapılan son araştırmalara göre 700.000Roman yaşamını sürdüğü düşünülmektedir.

Günümüzde Çingeneler, Türkiye'nin hemen her yerinde dağınık olarak yaşamaktadır. Onların çoğunlukta bulunduğu yerlerin başında Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgeleri gelmektedir. Bunu, Karadeniz, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri takip etmektedir. Burada Çingenelerin Türkiye'deki dağılımları gösteriliyor.Çingenelere gittikleri yerlerde değişik isimler takılmıştır . Adana'da bilhassa yankesicilikle uğraşan çingeneler "Cono" ismiyle bilinmektedir. Bulgaristan'dan gelerek Kayseri, Adana, Osmaniye, Sakarya ve Çorum illerinde yerleşen Romanlar için "Haymantos" tabiri kullanılmaktadır Erzurum il sınırları içerisinde yaşayan bir grup "Şıhbızınlı" ismiyle anılırken, Yugoslavya, Yunanistan ve Bulgaristan gibi Avrupa ülkelerinden gelerek, Trakya yöresinde yoğunlukta bulunan Çingeneler için "Roman" tabiri kullanılmaktadır Günümüzde Türkiye'de yaşayan bu Çingeneler, ülkenin çeşitli yerlerinde dağınık olarak bulunmaktadır. Onların en fazla bulunduğu bölgelerin başında Marmara Bölgesi gelirken, bunu ikinci sırada Ege bölgesi takip etmektedir. Daha sonra sırasıyla sırada Akdeniz, İç Anadolu, Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri gelmektedir.

Son olarak Romanların kendi yaşam tarzını anlatan şiirleri ele alalım

Her coğrafyada bir renk işledim
Belki bir Çingeneyim
Kırlarda unuttum desem de düşlerimi
Sönmedi o ateş hep yandı bedenimde
Kondular beni kendine benzetemedi
Her toprakta ölülerim var
Atlaslar parçalar yüreğimi bu yüzden
Ateşten bir ordudur bütün .

Ben Bir Cingeneyim
Müslümanin terk ettigi,
Muhattap olmadigi,
Devletin görmedigi,

Bir Cingeneyim ben.

Ben de dokuz ayda dogdum,
Ben de nefes alir veririm,
Ben de üzülür, ben de aglarim.
Beni sormaz hic kimse,
Ugramaz tebligci bize....
Rengime irkima bakar...
Cin le Gane adindaki masalı,
Bana mal ederler üstü kapalı.
Benim de -babam var,
Benim de umudum sevincim var.
Selam vermezler bana, nasil geleyim?
Selam vermezler, cünkü
Ben bir Cingeneyim.

Bu iki şiirde de görüldüğü gibi ister Çingene diyin ister Roman onlarında bu Dünya’da horlanmadan ezilmeden yaşamaları gerekiyor.Bu insanlar hiçbir şekilde kendi özünden vazgeçmeden hayatlarını yaşamak istiyorlar.Romanları da diğer ırklar gibi görüp kucaklamalıyız.

2 yorum:

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. AŞAĞIDAKİ KURAN-I KERİM NİSA SURESİ 1.AYET MEALİNDE CELL-Ü CELALİ DEDİĞİ BİZLER HİÇ BİR İNSANDAN FARKIMIZ OLMADIĞI GİBİ FAZLAMIZ DA YOK.BİZ SADECE KENDİMİZ ÖNCE BİZE SÖYLENEN VEYA İFADE EDİLEN ŞEYLERİ SORGULAYIP SAVUNABİLİYORMUYUZ.ONA BAKMMAK GEREKİR.BU YÜZDEN ÖNCE BİZE İSİM VEYA YAKIŞTIRMA YAPANLAR BU AYETİ OKUSUNLAR VE ONDAN SONRA BİR DE KENDİLERİNE BAKIP KENDİ YAŞANTILARINI VE GEÇMİŞLERİNİ VE YAŞANTILARINI SORGULAYIP DAHA SONRA BAŞKA İNSANLAR HAKKINDA SORGULAMA YAPSINLAR.YANİ ÖNCE EMPATİ SONRA YA SEMPATİ YA DA ANTİPATİ DUYSUNLAR. NİSA Suresi 1. ayet için Kuran Meallerini Kıyasla
    NİSA-1 için 39 meâl bulundu. Diyanet İşleri(4/NİSÂ-1: Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir.) / Abdulbaki Gölpınarlı(4/NİSÂ-1: Ey insanlar, sizi tek bir candan yarattı, o canın eşini de ondan yaratıp ikisinden birçok erkek ve kadın türetti. Sakının Allah'tan ki onunla haklarınızı dilemektesiniz ve akrabalık hukukuna da riâyet edin. Şüphe yok ki Allah, sizi tamamıyla görüp gözetmededir.)

    YanıtlaSil